9 Haziran 2014 Pazartesi

Cahillik mutluluktur

Hamileliğimin başı gezi olaylarına denk geldi. Mayıs ayında annem ve arkadaşlarımla arkadaşımın doğumgünü için gittiğimiz Cihangirde ciddi bir biber gazına maruz kalmıştık. Biber gazı kimyasal bir silah olduğu için de teratojenik (anne karnındaki bebeğe geçebilen) etkisinden dolayı ya hamileysem diye endişe etmiştim. Neyseki o ay değilde bir sonrakinde hamile kaldım (bu arada hamileyken, elinde küçücük bebeğiyle, yaşlısıyla, çocuğuyla, köpeği kedisiyle maruz kalanlardan hiç bahsedip sinirimizi bozmayalım). Kendim de biber gazına maruz kaldığım için devam eden Gezi olayları beni çok hırslandırmıştı ama hırsımı evden idare etmek zorundaydım çünkü hamileydim. Uzun bir süre sosyal medyayı sıkı takip ettim ve gün be gün stresim, hırsım arttı. 

Artık öyle bir stres düzeyine ulaştım ki bu durumun bebeğe zararı olabileceğine karar verdim ve siyaset rejimine girdim. Twitterda takip etttiklerimi bıraktım. Facebookta çok siyasi paylaşım yapan arkadaşlarımı da takip etmeyi bıraktım. Sadece neşeli komik haberlere bakmaya başladım.  Artık alışkanlık da oldu asla haber açmıyorum. Zaten bizim haberlerde ya siyasiler bağırışıyor ya mobeseden kaza görüntüleri veriliyor yada en ağlayanından ölüm haberi veriliyor. O zamandan beri bizde sadece dizi ve film kanalları açık. Bazen okuyuveriyorum bir yorum facebookta içimden bir sürü cevap veriyorum ama yazmıyorum susuyorum çünkü yazarsam devamı gelecek biliyorum.

Peki ne değişti? Benim bence ömrüm uzadı ama ülkenin hali hala aynı..  Biraz olandan bitenden haberin olsun diyenlere  de tek sözüm var: "cahillik mutluluktur". 

7 Haziran 2014 Cumartesi

Kendim bıraktığım için herkese bıraktırasım var



Ortaokul demeye dilim varmıyor ama lise yıllarının başında başlamıştım sigaraya. En yakın arkadaşımla zorlanarak içtiğimizi hatırlıyorum havalı ve asi görünmek için..

Sonrası malum; bağımlılık.. Yıllarca ortalama günde bir paket çeşit çeşit marka sigara içtim. İçemediğim zamanlar o ana konsantre olamadım, nasıl ve nerede içebileceğimi düşündüm. Sanki hiç bırakamayacakmışım gibi geliyordu. 

Evlendikten sonra çocuk konusunu konuşmaya başladık. İşte o zaman ilk defa bırakmak zorunda olduğumu anladım. Çünkü o kadar bağımlıydım ki ne de olsa hamile kalınca içmem diyemiyordum. Ya içersem?? Eşim zaten içmiyor her fırsatta bırakmamı söylüyor. Annemin devamlı ağzında benim sigara içişim. Bir de hamileyken içersem ikisi bir olur beni yerlerdi. Hoş zaten hamile bir kadın olarak elimdeki sigaradan ve zafiyetimden utanacak gizli içecektim. İşin kötü yanı hayatta hiç birşeyi gizli yapmamış olmamdı. Karakterim olmuş artık, bir şey yapıyorsam saklamam kimseyi de konuşturtmam. Sigara içmeme laf edenleri kendi kararım diye susturuyordum ama hamileyken sigara içmenin nesini savunayım. 

İşte o zaman ne zamandır araştırdığım ilacı gidip aldım eczaneden. Kendisi champix adında bir ilaç. İlacı kullanmaya başlayınca kutunun üzerini ne zaman bırakacağınıza dair işaretliyorsunuz. Ben de tabiki herkes gibi bırakmak için son gün olan 14. günü işaretledim (yanlış hatırlamıyosam 10. günde bırakmıştım).



İlacın olayı şu: Nikotinin beyinde yerleştiği yere bu ilaç yerleşiyor ve nikotin yerleşecek yer bulamıyor. Sizde sigarayı ilk defa içiyormuş gibi bir tat almaya başlıyorsunuz. Yani iğrenç bir tat. Bu ilaç nikotin krizi yaşamadan bırakmanızı sağlıyor. Gelgelelim asıl sorun kafadaki bağımlılık. Çünkü ilacın tek yaptığı o 3-4 günlük kriz dönemini aşmanızı sağlamak. E bunu birçok insan ilaçsızda yapıyor. Fakat 6 ay-1 sene sonunda gene başlıyorlar içmeye çünkü irade kullanarak bırakmış oluyorlar. Önemli olan kafada bitirmek. Onu da Allen Carr'ın "Sigarayı Bırakmanın Kolay Yolu" kitabıyla çözdüm. Bu kitap olmasaydı ilaç işe yaramazdı kesinlikle tekrar başlardım (kitabı okuduktan sonra ilacın 1 aylık ilk kutusunu bile bitirmeden bıraktım ilacı da).



Bıraktığım günün tam tarihini hayırlamıyorum ama 24 mart 2013 annemin doğumgününde artık bu işin bittiğine emin olmuştum. Haziranda hamile kaldım, mart 2014 de doğurdum. Çok rahat bir hamilelik geçirdim ve emzirme dönemimde de çok rahatım. Hala içiyor olsaydım kimbilir ne stresler yaşamıştım/yaşıyordum. Bu arada sigarayı bırakır bırakmaz kahve, içki ve sigarayla içtiğim yediğim ne varsa içtim yedim. Bir müddet sonra onlardan sigarasız da keyif almaya başladım. Sigara olmadan kahve mi içilir diyen ben mis kokulu bir kahvenin tadını çıkarabiliyorum artık.

Kendim bu kabustan uyanabildiğim için o kabusun içindeki her sevdiğimi de uyandırmak istiyorum. Aslında çok kolay sadece dene diye haykırasım geliyor. Çünkü belki çok klişe olacak ama biliyorumki ben bırakabildiysem herkes bırakabilir.

Sigara içen hamilelere ve annelere selam olsun..

6 Haziran 2014 Cuma

Defne için kullandıklarım

Doğumdan önce ne almalıyım diye zilyon blog okudum. Bebek Odası yapmayacağım için sadece chicco nun park yatağını aldım (bebek odası yapmak yerine direk çocuk odası yapacağım seneye). Bir tek ikeadan şifonyer aldım. Ama doğum sonrası bizim bıcır yatmadı park yatağa. Bizimle yatması kolay olsun diye ikeadan beşik aldık ve bir tarafının parmaklıklarını çıkarıp yatağa yapıştırdık. Park yatağıda katlayıp kaldırdık ilerde belki oyun parkı olarak kullanırız.



Bu arada resimde gözüken emzirme yastığını normal doğum sonrası uzun bir süre üzerine oturmak için kullandım :) emzirmek içinse bana pek kullanışlı gelmedi. Onun yerine polar bir örtüyü rulo yapıp bağlamak suretiyle kendime özel bir yastık yaptım, kolumun altına onu koyuyorum. Bu yastığı da Defne oturmaya başladığı dönemlerde kullanmak üzere saklıyorum. Resimdeki uyku tulumunu da kullanamadım çünkü gece onunla emzirmek zor oluyordu çıkar tak uğraşamadım ayaklı tulumla yattı Defne. Bir de alt değiştirme esnasında iki büklüm olduğum için ikeadan alt değiştirme masası da hemen alındı.

Bebek arabamızı amerikadan seçmiştik; Britax b-agile travel set. Gayet memnunum tek sıkıntım araba koltuğunun base tabir ettikleri kısmı bizim arabaya sığmadı kemerle bağladık. Şimdi o kısım annemin arabasında duruyor (zaten hafta içi hep annemleyiz). O yüzden derim ki araba koltuğu alırken mutlaka arabanıza sığıp sığmayacağını kontrol edin. 

Bir de ev tipi ana kucağımız var. Baby shower da Defnenin halaları almışlardı. Fisher Price ın sevimli gezegen modeli. Bundan da çok memnunum. Defne özellikle maymuna bayılıyor ve devamlı konuşuyor onlarla. Tatile de götürmeyi düşünüyorum. Özellikle deniz kenarında çok işimize yarayacak gibi duruyor. Bakalım ilerde sandalye olarak da kullanabillecekmiyiz. 



Banyo için ikeadan küvet aldım eski bir küvetin tıkacını kullanmak için delerek giderli hale getirdim. Defneyi yıkama filesine yatırıp kovadan su dökme şeklinde yıkıyorum. Henüz kucağımda beraber girerek yıkanmayı denemedim.

Biberon ve emzik konusuna gelince. İlk 40 gün zaten emzik vermedik sonra verdik almadı. Çeşitli emziklerden sonra annem birgün chicco nun kauçuk emziğini vermeyi başardı. Tercihi kauçuk olunca biberonu da nuk un cam kauçuk uçlu olanından kullandık. Şimdi ortodontik ve küçükse silikon olan emzikleri de alıyor. Zaten emzikle arası pek iyi değil hala. Sadece uyumadan önce eğer çok toksa memeden süt gelmesinden hoşlanmayınca alıyor emziği ve uyuyunca da atıyor ağzından. Henüz beceremiyor ama parmak emme çalışmalarına devam ediyor. Sanırım o da benim gibi tercihini emzik yerine parmaktan yana kullanan bir bebek olacak.


Kıyafet olarak hamileyken gittiğim Amerika seyahatimde Carters kıyafetleri doldurup getirdiğim için kıyafet konusu sorun olmaktan çıkmıştı. 


İhtiyaç duydukça mothercare body ve tulumlarından aldım çok memnun kaldım. Bir de C&A dan 2li tulum gelmişti hediye olarak, onları da tepe tepe kullanıyorum. 

Bu arada beden konusu çok acayip. İlk günler newbornlar bile olmadığı için Acıbadem hastanesinin verdiği tulumlarla gezdi. Sonrada o kadar hızlı büyüdüki şu an 3 aylık ama 6-9 giyiyor. Artık hediye alırken doğum tarihine göre hesaplamayıp ya büyük alacağım yada anneye soracağım çünkü bizde bu çok sıkıntı oldu.

Hamileyken ne gerek var yaa dediğim ama doğumdan sonra Reşite koştur koştur aldırdığım iki şey var; hava nemlendirici ve sterilizator. Hastanedeyken Defne'nin burnu ve genzinde akıntı vardı. Hemşireler ve doktoru hava nemlendirici almamızı önerdiler. Reşit weewell marka almış. Mavi ışığı dışında memnunum. Steril etmek için de kaynatırız eski usul diyordum ama vakit bulmak zormuş. Reşite kurutuculu sterilizatör alır mısın deyince gidip mamajoo 5 i 1 yerde almış. Biberonda ısıtıyor. Sebze de haşlıyor. Sterilizasyon sadece 6 ay kullanıldığı için bu işlevlerinin olmasına sevindim. Biberon ısıtmayı çok kullanıyoruz. Biraz uzun sürüyor ama 40 derece yapıyor sütü ve bu ısıda tutuyor. Bir keresinde uzun sürüyor diye annem sıcak suda ısıtıp verdi biberonu da içmedi haspam :) illa 40 derece olacak..


Pompayı önce kiraladım ama memelerim o kadar hassastı ki acıttı kullanamadım. 2 aydan sonra Hello Baby mağazasında denetiyorlar diye gittim bir sürü marka denedim ve lansinohun yeni çıkardığı 2si1 arada modelini aldım. Çok hafif çekiş yaptığı için acıtmıyor çok memnunum. 


İlk 3 ay için kullandıklarım bunlar. İlerleyen aylarda kullandıklarımı da başka bir yazıda toparlarım artık..

5 Haziran 2014 Perşembe

Bel fıtıklı annenin dramı



Üniversitede bel ağrılarım artınca doktorum MR çektirtmişti ve bel fıtığı teşhisi koydu. Laporoskopik bir operasyon sonrası sıkıntılarım azaldı ama ara ara yokladı. Tabii bu arada hep "ay bu kız nasıl doğuracak daha bu yaşta böyle çık çık çık" lafları döndü durdu. Vallahi doğurdum ve gık demedi belim ne hamilelikte ne doğumda. Ama velakin Defneyi eğilerek yıka, bebek arabasını kaldır, arabaya koy, arabadan çıkar, tekerleklere tak derken pazartesi gecesi ansızın bel çıt dedi gitti. Ambulansla gelip kontrol eden doktor neyseki sinir kaybı olmadığına kanaat getirdi de evde iğne tedavisi ile yırttık. Yoksa bağırış çağırış nasıl giderdim hastaneye bilemiyorum. İşin kötü tarafı emzirirken sütten bebeğe geçip beyin gelişimini etkileyebildiği için kas gevşetici kullanmam yasak sadece ağrı kesici iğne oluyorum. Sütümü böyle acil durumlar için depolamadığım için çok pişmanım. Ayağa kalkar kalkmaz pompa yapıp en az bir haftalık yetecek sütü koyacağım dolaba. Eh kas gevşeticiler olmayınca 3. gün oldu ancak açılmaya başladım. Artık yatakta kendim sağa sola dönebiliyorum ve yardımla zorla da olsa tuvalete kalkabiliyorum. Bu zor günlerde tek tesellim yatarak emzirmeye benim de Defnenin de alışık olması. En azından ağrılı sancılı da olsa Defne emdi sıkıntı çıkmadı. 

Peki bundan sonra ne olacak? Bir kere britaxın araba koltuğu b-safe artık hep arabada kalacak, kaldır kondur yapılmayacak. Defne b-agile bebek arabasında araba koltuğundaki gibi bana bakarak değil de maalesef öne bakarak gezecek. 


Küvet için ayak alınacak (acaba büyüdükçe böyle yüksekte yıkanması tehlikeli olur mu? Eğilmeden çocuk nasıl yıkanır?) 


Ve Defikoyu rahatlıkla kucağımda taşıyabilmek için sırt kaslarımı güçlendiren şu bir türlü gidemediğim yoga derslerine gidilecek. 

Hatta internette gördüğüm kadarıyla bazı pozlarda emzirebiliniyormuş bile :)



Bakalım bir daha belim beni ne zaman sıkıntıya sokacak..

Bu arada olan anneanneye oldu. Torun bakıyorum derken hem torun hem çocuk bakıyor aynı anda canım benim..

Tüm analara selam olsun..

4 Haziran 2014 Çarşamba

Loğusalık




Hamileyken en çok "Anne Füsun"u merak etmiştim. Arkadaşlarımı gördükçe, dinledikçe acaba bende böyle olur muyum diyordum. Kafamda bir sürü soru vardı. 
İlk 40 gün insanları evden nasıl uzak tutacaktım? (40 gün anne ve bebeğin yalnız kalıp birbirlerine alışmaları gerektiğini okumuştum) 
Kimseyi kırmadan bebeğimi nasıl insanlardan uzak tutacaktım? (mikrop olabilir elletmeyin yazıları okumuştum)
Büyüklerin kitaplarda yazmayan koca karı öğütlerini nasıl uygulatmayacaktım? Özellikle loğusayken sinirli olup kalp kıracak mıydım? 
Ağlama krizlerine girecek miydim? 

Boşuna kafa yormuşum çünkü Defne doğduktan sonra değil insanları uzak tutmak hergün evimize biri gelsin istedim. İsteyen kucağına da aldı hiç rahatsız olmadım. 

Pipirikli anne olmamamın sanırım iki sebebi var. Normal doğum yapınca bebeğinizin ne kadar güçlü bir küçük insan olduğunu anlıyorsunuz. Zaten bizimki maşallah 3.5 kg doğdu çokta küçük değildi. Bebeğinizin güçlü olduğuna inanınca insanların onu kucaklarına almaları sizi korkutmuyor. İkincisi de bence Defne o kadar güzel ve tatlı bir bebek ki herkes bunu görsün yaşasın istedim/istiyorum. Yaşadığım duyguları paylaşmak istedim/istiyorum. 

Loğusa depresyonuna girdim mi? Bence girmedim. Evet anneme nazım geçtiği için arada sinirli sinirli konuşmuş olabilirim ama o beni anladı, affetti. Eve ilk geldiğimiz akşam altını değiştirmeyi unuttuğumu farkedince sinirim bozuldu başladım ağlamaya ama sonra bebek bakımına alışınca bir daha ağlamadım. 

Loğusa depresyonuna da sanırım üç sebepten dolayı girmedim. 
İlki, hormonlarım coşmadı. Regli dönemlerinde de çok coşmuyordu zaten (regli dönemlerini duygu yoğunluğuyla geçirenlerin daha çok loğusa bunalımı geçirdikleri söyleniyor). 
İkincisi annem de kayınvaldem de hiç karışmadılar bana hep sen nasıl istersen dediler. Fikir verdiler bazen ama hiç zorlamadılar. Ben de genelde bir müddet sonra tamam öyle yapalım dedim ve koca karı reçetelerinin işe yarayabileceğini gördüm :). Annem hep peşimde pervane oldu, her işimi yaptı, her fırsatta bebekle ilgilendi bende dinlendim. Dedikleri doğruymuş, anne olduktan sonra artık onu çok daha iyi anlıyorum. 
Son olarakta loğusa bunalımını tetikleyen yegane şeyin uykusuzluk olduğunu düşünüyorum. Tüm kitaplar ve bilir kişiler bebek uyurken siz de uyuyun tavsiyesi veriyorlar. Sana yapışık bir bebek uyuduğu anda yapmayı ertelediğin o kadar çok şey oluyorki uyumaya fırsat kalmıyor. Ben şahsen gündüzleri uyuyamadım ama gece beraber uyumaya ve yatarak emzirmeye başladıktan sonra uykusuzluğum azaldı çünkü Defne çok ayılmadan beslendiği için daha uzun uyumaya başladı.

Kısacası ben loğusa bunalımı geçirmedim ama geçirenlerden çok hikayeler duydum. Annesinin bile bebeğe dokunmasına izin vermeyen, kimselere güvenmeyen bir sürü yeni anne var. Eğer sizin de yakınınızda böyle bir anne varsa lütfen alınıp gücenmeyin ve yargılamayın. Bunun geçici bir dönem olduğunu, kişisel olmadığını bilin. Eğer loğusalık bunalımı geçiren sizseniz bunu çok normal karşılayın ve başa çıkamadığınız durumlarda profesyonel yardım almaktan çekinmeyin. Bebeklerimizin en çok bize ihtiyacı var. Kendimize iyi bakıp hep pozitif duygu durumlarında olmalıyız. Ne diyorlardı uçaklarda hani; acil bir durumda önce kendi oksijen maskenizi takın sonra çocuğunuzun..

2 Haziran 2014 Pazartesi

Emzirme meselesi




Hamileyken merak ettiğim konulardan biri de emzirmekti. "Sütüm hemen gelecek mi? Yetecek mi? Emzirme anı nasıl bir his? Ya o histen hoşlanmazsam?" Bir de gene büyük konuşmuş uzun süre emzirmem demiştim. Şu anda 2 yaşına kadar emzirmek istiyorum.

Doğumdan 2 dk sonra doktorum Baha Celal Doğan hemşirelere bebeği göğsüme koymalarını söylemişti. 10 saatlik yolculuğun yorgunluğu bile bana mısın demedi ve o minik ağzıyla yapıştı mememe Defnem (ilk yarım saat içinde emme güdüleri çok yüksekmiş o yüzden hemen emzirin diyorlar yoksa emmekte zorlanabiliyorlarmış). Defne emdikçe sütüm çoğaldı benimde. 

Gelelim nasıl bir his bu emzirme. Bir kere çok normal bir his. Eskiden emziren birini görünce kafamı çevirir rahatsız olmasın diye bakmazdım. Meğer rahatsız olan benmişim de emzirenin umuru değilmiş. Şu anda memelerim açık bile emziririm en kalabalık yerde ve zerre utanmam çünkü artık onlar benim için hiç cinsellik çağırıştırmıyor onlara bakınca tek gördüğüm kızımı besleyen biberonlar  (ama emzirmem tabi çünkü tepkilerden korkarım. Malum burası emziren anneyi kanunlarla koruyan Amerika değil hamilelerin sokağa çıkmasını tartışan Türkiye). Bir tane emzirme önlüğü edindim, toplum içinde onu örtüyorum. Defne ne zaman isterse emzirdiğim için bir kere arabaya yürürken bile emzirdim o örtünün altında kucağımdayken. Evdeysek ve sadece kadınsak zaten çok rahatım ama erkek varsa onlar rahatsız olmasın diye mememin üstünü tshirtümle falan örtüyorum.

İkincisi emzirmek anne bebek arasındaki ilk bağ. İlk başta öyle bir hisse kapıldım ki sanki emzirmezsem Defne için diğer insanlardan bir farkım olmayacak. Sanki annenin tek farkı memesinde süt olması. Loğusalık geçince bu saçma hissiyatımda geçti :) Annelerin tek özelliği emzirmek değil. Emzir(e)meyen anneler ve emziren anneleri kıyaslamak çok saçma. Çoook uzun bir yolculuk annelik ve emzirmek bunun çooook küçük bir bölümüne ait.

Gelelim nasıl emzirdiğime. Eve ilk geldiğimde klasik emzirme pozisyonu olan oturarak kucaklama şeklinde emziriyordum. Bir iki hafta içinde tutulmadık yerim kalmadı. Üstelik koltuklarda kaykılıp yamulduğum için belim, boynum, omzum ağrımaya başlamıştı. Kayınvaldem sağ olsun evinden sallanan sandalyesini getirdi de oturarak emzirmek sorun olmaktan çıktı. Peki ya geceleri? İlk geceler uyanıp salona geliyordum ve oturarak emziriyordum. Ne büyük işkenceydi... Baktım uyanıp sıcacık yataktan çıkıp içeri gitmek zor oluyor, yataktan çıkmadan doğrularak yastıkları arkama sağıma soluma sokuşturarak emzirmeye başladım ama bu da hiç rahat değildi.


Neyseki sonra emzirme sanatı kitabında gördüğüm yatarak emzirme pozisyonunu keşfettim. Yatarak emzirmeye başladığımdan beri ben de Defne de daha uzun uyuyoruz. Defne mırlanmaya başlar başlamaz ışık bile açmadan yanıma çekiyorum ve ikimizde uykuluyken emziriyorum. Bazen ikimizde uyuya kalıyoruz atıyoruz kendimizi sırt üstü uyuyoruz. Bazen de o benden önce uyuyor bende onu yatağına koyuyorum (beşiği bizim yatağa yapışık olduğundan bunu da gözüm kapalı ve fazla doğrulmadan yapabiliyorum). Bu pozisyondan o kadar memnunum ki bazen gündüzleri de bu şekilde emziriyorum. Böylelikle Defne uyuduğunda onu hiç kımıldatmadan yanından usulca kalkıyorum, kucağımda uyuya kaldığında yatırdığımdaki gibi uyanmıyor. Bu pozisyonun tek dezavantajı yan dönmüşken altta kalan memeyi ağzının seviyesine çıkartmak için biraz geriye doğru yatmak gerekiyor bu da belime biraz rahatsızlık veriyor. Arkama yastık koyarak bu rahatsızlığı azaltıyorum. Genede bence oturararak emzirmeye göre daha az zarar veriyorum vücuduma. Eğer hala denemediyseniz helede havalar sıcaksa yatarak emzirme pozisyonunu tavsiye ederim. 

Emzirmeyle ilgili sıkıntı yaşayanlar mama vermek yerine mutlaka bebek yapım bakım onarım sitesindeki Tomris'in emzirme notlarını okumalı. Ben de bir çeşit emzirme kampı uyguladım, gak dese emzirdim guk dese emzirdim. Doktorumuz 3-4 saatte 1 emzir diyor, tabi tabi diyorum gene bildiğimi okuyorum :) Bence sık emmesi aç mideyi doldurmasından daha iyi. Zaten kusmaları da azaldı.. Doktorlar bile kendi aralarında anlaşamıyorlar. Birinin söylediğine diğeri yanlış diyor. O yüzden çocuk büyütürken bilimsel bilgiler eşliğinde iç güdülerini dinlemeli anneler...

Anne oldum artık benimde içgüdülerim var




Okulda sayısalcıydım sonra da mühendislik okudum. Hep bir mantık, sistem ararım şu hayatta. Hamile kalınca aldım Tracy Hogg kitaplarını, hazırladım tablolarımı. Masaya yayılmış kitapların altını çizip, saat saat bebekle ne yapılacağını hazırlarken eşim geldi baktı ve "annelik böyle bir şey olmasa gerek" dedi. Evet değilmiş.. O kadar bilinmez bir şey ki annelik savaşa hazırlanır gibi hazırlandım korkudan.. Bilmediğim şeylerden korkarım eskiden beri o yüzden  öğrenmeye uğraştım ama bilemedim ki annelik ne öğrenilecek bir şeymiş ne de korkulacak bir şey. Meğer ne kolaymış. Tek yapman gereken içinden gelene kulak vermek.

Artık benim mantığım işlemiyor konu Defne olunca. İç güdülerimle hareket ediyorum ve inanıyorum ki mantığa ters düşmüyor zaten iç güdülerim. 

Ne büyük konuşmuşum. Tüm karşı çıktıklarımı uyguluyorum şimdi. 

Defne eve geldiği gece yatağına yatırınca kıyameti kopardı ve sadece kucağımda sakinleşiyordu. Eşime dedim ki "biliyorum doğru değil ama ben çok uykusuzum bu gecelik bizimle uyusun". 
Sabaha karşı bir uyandım kollarımda yanakları kırmızı huzurlu bir bebek. E tabii ertesi günde öyle uyuduk. Sonra çevreden beni korkuttular ezersin diye. Yanımda uyutup sepete yatırıyodum. Gel gör ki 15 dk sonra uyanıyordu sepette. Araştırdım Emzirme Sanatı kitabında da internette güvendiğim sitelerde de diyordi ki içgüdüsel olarak bebeğinizin orada olduğunu bilir ve ezmezsiniz (obez olmamak alkol sigara ilaç kullanmamak şartıyla). Bende bunun üzerine aldım tekrar Defneyi yanımıza. Çok şükür birşey olmadı. Genede gittim ikeadan bir de beşik aldım. Tek taraftaki parmaklıkları çıkarıp dayadım bizim yatağa. O günden beri Defne kah bizim yatakta kah bizim yatağa yapışık beşiğinde uyuyor. Üçümüzde mutluyuz huzurluyuz ve uykusuz değiliz.

Defne ben bu yazıyı yazarken henüz 3 aylık. İlerde ne olur bilemiyorum (büyük konuşmamayı öğrendim evet) ama ben şu anda onu ağlatmıyorum, ne zaman isterse emziriyorum, kucakta/slingde taşıyorum, gerekirse kucağımda/memede uyutuyorum, saate hiç bakmıyorum ve onunla birlikte geziyorum. Mizacından mı yoksa benim bu yaptıklarımdan mı bilmiyorum ama huzurlu ve sakin bir bebek Defne.

Yani Tracy Hogg a elveda etmiş bulunuyorum ve yaşasın doğal ebeveynlik diyorum.

P.S. İngilizce biliyorsanız www.parentingscience.com sitesini öneririm. Bilimsel kaynaklara dayanan çokça konu var. Benim çoğu fikrimi değiştirmemi sağladı.